Zamanın ve Tesadüfün Ötesinde


Haftalardır uğramadığın bir sahafa gidiyorsun. Üstelik oraya gitmek için yola çıkmamış olduğun halde. Geçerken uğruyorsun sadece. Daha sokağın başında sahaftan gelen Felix Mendelssohn - Violin Concerto in e minor op. 64 duymaya başlarsın. Sahafın önüne gelirsin, içeriye girersin ve tavana kadar uzanmış yüzlerce kitap görürsün. Kitapların bir kokusu olur ya hani işte o kokuyu böyle derin derin içine çekersin. Sonra sen o dükkanın derinliklerine doğru gittikçe o koku senin o dükkanda geçireceğin zaman dilimi içinde oksijenin olur. Vücudunun içinde dolaşan o kokuyla birlikte o an için oraya ait olduğunu hissedersin. 

           Soldan üçüncü kitaplığın altıncı rafının yine soldan ikinci kitap gözüne ilişir. Uzanırsın olabildiğince zorlarsın tüm vücudunu, o kitabı alabilmek için dakikalarca uğraşırsın belki...  Tam vazgeçtiğini düşündüğün an eski bir masa görürsün üstü tozlu, iki tane çekmecesi yok, olan çekmecesinin de sağ üst tekerleği ve sapı kırık. Eski olduğu için belli ki bir daha işe yaramaz diye kullanılmamak üzere oraya bırakılmış. Eski ahşap bir masa olduğu için yerinden oynatması da bir hayli zor olacaktır. Tüm gücünle o eski masayı kitabın bulunduğu kitaplığın altına getirirsin. Sonra biraz rahatlarsın ellerini masanın üstüne koyup derin derin nefes alırsın. Ellerinden destek alarak masanın üstüne çıkarsın ve masadan bir çıtırdama duyarsın o an masanın kırılacağından korkup o kitaplığa tutunursun, saniyelik dahi olsa o çıtırdamanın geçmesini beklersin çıtırdama geçtikten sonra kitaba uzanır ve onu alıp masadan aşağıya inersin. Kitaba bakarsın, sayfalarına göz gezdirmeye başlarsın ve yirmi yedinci sayfanın on yedinci satırının altında çocukluğunun en masum, en temiz halini kendi ellerinle yazdığını fark edersin. Yıllar önce yazdığın bu yazıyla anlık olarak o yıllara dair her şeyi düşünürsün. Hatta o yazıyı kitaba yazdığın için öğretmenin tarafından tahtaya çıkartılıp tüm sınıfın önünde duvara dönüp tek ayak cezası aldığını ve üstelik o yazıyı yazma sebebin olan kişinin de seni izlediğini bile hatırlarsın o an. 

            Kitabı alıp dükkandan çıkarsın. Kasvetli bir havada yere dökülen ve üzerine bastığında çıtırdayan yaprakları eze eze yürümeye başlarsın. Birden durursun, yanından insanlar gelip geçer ve sen hiçbirini umursamadan sanki kaldırımın ortasında durmuyormuşcasına beklersin. Hafif yağmur başlar ve sen düşünmeye başlarsın yıllar önce unuttuğun o eski masum duygunu kalbinin bir yerlerinden tutup çıkartırsın.“ O kitaba ulaşmaktaki zorluk gibi miydi acaba bunca yıl yaşadığım müphem duygular” diye düşünürsün. Hiçbir işe yaramayan, yıllardır kullanılmayan ve kullanıldıktan sonra da o raftaki kitaba ulaşmanı sağlayan, kullanılması yarım kalmış bu duygunun gün yüzüne çıkmasına sebebiyet veren o masanın aslında hissetiğin masum duyguyla doğru orantılı olduğunu anlarsın. Tüm bunları düşünürken duygunun sebebi olan kişiye karşı her şeye rağmen aradan geçen yılları düşünmeden, yıllarca aynı yolda dahi karşılaşmamış olsanız bile belki bir şansın olduğunu hissedersin. 

           Bunları saat tam 2.38 de yazmaya başlarsın mesela... O çocukluktan kalan masum duyguyu yıllar sonra tekrardan bulduğun saat dilimi olduğu için... Bunun da bir anlamı vardır belki diye...




 Kitiket ile üretildi
Kayıt Ol